Merhaba sevgili okuyucu! Bu yazı şimdiye kadar okuduklarından biraz daha farklı olacak. Burada kendi yazarlık, editörlük ve liderlik süreçlerim hakkında deneyimlerimi paylaşacağım. Bunu yaparken yazarlığın ve editörlüğün gerektirdiği becerilerin neler olduğuna değinecek, beni zorlayan deneyimleri anlatmaya çalışacağım.
Yazarlık Sürecinin Başlangıcı: Yazar Olmak İçin Ne Yapmak Gerekiyor?
Neredeyse üç yıldır editör ekibinde olduğum İçerikmatik’le tanışma tarihim 2020 yılının mart ayı. O güne gidip süreci en başından anlatacağım. Öncelikle içerik yazarı olmaya nasıl karar verdiğimden söz etmek istiyorum.
Akademik kariyer hedefiyle yürüdüğüm yolda hem öğrenciliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmek hem çalışma hayatında ilerleme kaydetmek için nasıl bir yol izleyeceğimi bulmaya çalışıyordum.
Bu süreç aynı zamanda küresel bir pandemiyle de paralellik gösteriyor ve kaçınılmaz olarak işleri daha da zorlaştırıyordu. Bu dönemde çeşitli çevrim içi eğitimlere katıldım. Bu eğitimler (içerik yazarlığı, içerik yazarlığı ve editörlüğü) sayesinde hem içerik yazarlığıyla hem İçerikmatik’le ve diğer platformlarla tanıştım.
Çeşitli platformlarda içerik yazarlığı deneyimim böylelikle başlamış oldu.
Ancak düşündüğüm kadar hızlı ve çok kazanç elde edemiyordum. Bazı yerlerde ödeme almak için epeyce beklemem gerekiyordu. Bunun yanı sıra beni heyecanlandıracak ve şevkle yazmamı sağlayacak içeriklerle de çok sık karşılaşmıyordum.
Doktora ders döneminde olduğum için tam zamanlı bir işte çalışabilecek kadar vaktim olmuyordu, esnek çalışma saatleri olan bazı işler için görüşmelerim olsa da uzun ders saatleri nedeniyle sürdürülebilir bir iş bulmak imkânsız gibi görünüyordu. Beni içerik yazarlığı ve editörlüğü konusunda en fazla motive eden de aslında bu oldu.
Burada bir parantez açmak istiyorum. Tüm bu detayları paylaşmamın sebebi gözlemlediğim kadarıyla birçok gencin benzer açmazlarla mücadele etmek zorunda olması. Hepimiz kişisel tarihinde farklı yollardan yürüyor olsak da memnun olabileceğimiz bir noktaya ulaşmamız hiç kolay olmuyor. O yüzden deneyimlerimizi birbirimizle paylaşırken kusursuz bir başarı hikâyesi oluşturmaya çalışmak yerine ne kadar çok efor sarf ettiğimizden bahsetmeyi kıymetli buluyorum.
Nispeten daha fazla içerik görüyor olmam, içeriklerin çok uzun süre beklemeden onaylanması, ödemelerin her zaman söylenen günde ve eksiksiz şekilde yapılması gibi nedenlerle birkaç farklı platformda başladığım içerik yazarlığı işine yalnızca İçerikmatik’le devam etmeye başladım.
Freelance çalışma deneyimi pek çok açıdan avantaj sağlıyordu. Yoğun günlerde daha az, rahat günlerde daha çok çalışabiliyordum. Ancak şimdi dönüp baktığımda o dönemde yaptığım işi ne kadar az bildiğimi ve çalıştığım platformu ne kadar az tanıdığımı görüyorum.
O günden bu güne deneyim kazanmış bir yazar ve birçok farklı yazarla iletişim kurmuş bir editör olarak “Aslında nasıl olmalı?” sorusunu birkaç maddeyle yanıtlayacağım:
- İçerik yazarlığı pek çok kişinin düşündüğünden çok daha geniş alana yayılmış bir meslek. Bu nedenle hayal edebileceğin pek çok konuda içerik yazabilmen mümkün. Ancak o içerikleri görmek için mutlaka topluluk yönetimiyle iletişime geçip “Ben şu alanlara ilgiliyim, bana önerebileceğiniz ne var?” diye sormak gerekiyor. Bunun temel sebebi markaların içeriklerini ilgili alanda bilgisi olan yazarlardan almak istemesi. İçerikmatik de bu nedenle her içeriği her yazarın görebileceği şekilde açmıyor.
- “İyi” bir içerik yazmak fazlasıyla öznel bir konu. Bunu muhtemelen reddedilen veya revize alan içeriklerin sayesinde anlamışsındır. Asıl konu içeriğin senin veya içeriğini editleyen kişinin beklentilerine uygun olması değil, o içeriği yayımlayacak markanın beklentilerine uygun olması.
- Anahtar kelime kullanımı başta olmak üzere SEO hakkında yeterince bilgiye sahip değilsen “iyi” bir içerik yazarı olamazsın. Bunları bilmeden yazdığın içerikler en iyi ihtimalle metin kalitesi yüksek içerikler olacaktır ancak ne yazık ki bu “iyi” bir içerik olması için yeterli değil. Yapılması gereken şey oyunu kurallarına göre oynamak!
Editörlük: Yeni Bir Perspektif
2020 yılında başladığım İçerikmatik yazarlığında 2022 yılına kadar sınırlı sayıda üretim yapmış ancak hiçbir zaman buradan tamamen kopmamıştım. İlgimi çeken bir projenin başlayacağına dair yapılan duyuruları gördüğümde topluluk yönetimiyle iletişime geçip projede yer almak istediğimi söyledim. Sonrası çorap söküğü gibi geldi!
Projede yazmaya başlamamla editör olarak devam etmem arasında yalnızca birkaç haftalık bir süre var. Bugün baktığım yerden görüyorum ki her şey benim için tam olması gerektiği gibi olmuş ve çok doğru bir zamanda bir araya gelmişiz.
Ders dönemimin bittiği, yeterlik sınavından geçtiğim bu dönemde daha aktif bir yazar olmuş, ekiple daha fazla iletişimde bulunmuş ve beni heyecanlandıran bir projede düzenli üretim yapmaya başlamıştım.
İçerikmatik ekibiyle editörlük süreci hakkında konuşup anlaşmak beni çok heyecanlandırmıştı. Yazarlık yaptığım projede bu kez editörlük yapacaktım. Ancak işe başladığımda editörlükle alakalı hiçbir bilgim yoktu ve bu beni çok fazla kaygılandırıyordu.
Ancak birlikte çalışmaya başladığım ekip özenle seçilmiş, hem yetenekli hem olgun hem de bildiklerini paylaşmaktan memnuniyet duyan insanlardan oluşuyordu. Öğrenme sürecimde kurucumuz, direktörlerimiz ve deneyimli editör arkadaşlarım önemli noktaları anlatmaya gayret etti ve her soruma titizlikle yanıt verdi. Bu bazen benim anlamadığımın farkına bile varmadığım yerlerde yaptıkları nokta atışı müdahalelerle son derece verimli ilerleyen bir süreçti.
Bu yönüyle anlattığımda öğrenme sürecinin çok keyifli geçtiğini düşünebilirsin ancak bu süreçte yetersizlik duygusuyla çok fazla boğuşmam gerekti. Çünkü bilgi ve deneyim sahibi olmadığın bir alanda hem öğrenip hem sorumluluğundaki işleri tamamlamaya çalışmak hiç kolay değil. Üstelik “öğrenmek” kolayca tamamlanabilecek hatta “tamamlanabilecek” bir süreç de değil.
İyi bir ekiple karşılaşmak çok büyük bir şans ancak kişisel çabanın önemi yadsınamaz. Yeni başladığım dönemden bugüne kadar her zaman kim neyi, nasıl yapıyor diye gözlemledim. Deneyimli editör arkadaşlarım nasıl düzenleme yapıyor, nasıl revize veriyor diye takip ettim. Benden daha deneyimli olan editör arkadaşlarımın da bunu yaptığını gördüm.
Kendini sürekli olarak beslemek, başkalarının fikirlerini görmek, birlikte düşünüp fikir yürütmek ileriye gidebilmenin anahtarlarından biri. Nerede olursan ol, ne kadar deneyimli olursan ol öğrenecek çok fazla şey var. Elbette yeteneklerimiz bizi bir noktaya getirebilir ama orada kalabilmek ve daha ileri gidebilmek için esas önemli olan kişisel çaba.
Akademik hayatımda veya yaptığım işte devam etme gücü bulabilmek için kendime ara ara David Hume’un şu sorusunu soruyorum: Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksem niçin bu noktaya geldim?
Bir işi seçerken, bir işi yaparken onun senin için yaratıldığını hissediyor musun? Aslında derinlerde bir yerde kendin için neyin uygun olduğunu her zaman hissedebiliyorsun. Elbette kaygı, heyecan, yetersizlik gibi duygular çoğunlukla kendi sesini duymana engel olabiliyor fakat yine de ben en başından beri “Evet, yapabilirim” diyebiliyordum. Bunu hissetmek insana her zaman güç veriyor. O yüzden sen de derinliklerdeki senin ne söylediğini duymaya çalışmalısın.
Yazarlık ve Editörlük: Ne Farkı Var?
Yazarlık serüvenimin başlangıcından itibaren editörlük tarafını merak ediyor, ara ara bunu nasıl yapabileceğimi düşünüyordum. Pek çok yerde deneyimli bir yazar editörlük için en iyi adaylardan biridir. Ancak iyi bir yazar olmak iyi bir editör olabilmek için yeterli mi diye soracak olursan cevabı kesinlikle “Hayır!”.
Çoğu zaman yeni bir işe başladığında sana “Bak bunun şöyle şöyle zorlukları var” diye anlatmazlar. Aslında bu zorluklar da herkes için aynı değildir. Benim kolay adapte olabildiğim kısım marka gibi düşünebilmekti. Ancak bu öyle kolay kolay da yapılabilecek bir şey değil. Zor olansa yazarın içeriğini kendi standartlarıma dönüştürmemeye çalışmak, nedenini açıklayamayacağım düzenlemeler yapmamayı başarmaktı.
Hem yazarlığın hem editörlüğün anahtarı markanın ne istediğini anlamakla yakından ilişkili. Tek bir projeyle ilgileniyorsan bunu yapmak çok daha kolay. Başlangıçta yaptığın “yatırım” seni uzun süre rahatlatabiliyor. Peki, nasıl bir yatırımdan söz ediyorum?
Bir markayı tanımak için izlenmesi gerektiğini düşündüğüm prosedür şöyle:
- Marka hangi ürünü ya da hizmeti sunuyor, kimlere hitap ediyor? Bu sorunun cevabı içeriğin neden ve nasıl yazılacağını belirleyebilmek için çok kritik. Aynı zamanda hangi ürüne/hizmete yönlendirme yapılabileceğini görmek için de bunu iyi analiz etmek gerekiyor.
- İçeriğin nasıl bir dille yazılacağını anlamak. Bu ilk maddeyle de yakından ilişkili ancak burada markayı daha yakından tanımaktan söz ediyorum. Bunu yapmak için sitesini, yazılarını, sosyal medya hesaplarını incelemek çok önemli.
- Bir diğer önemli konuysa markadan gelen brief’i detaylıca incelemek. Brief, markanın gitmek istediği yeri en iyi gösteren haritadır. Belki şimdiye dek kullandığı imajı değiştirmek istemiştir, bunu markanın eski yayınlarını inceleyerek görme şansın yok! Bu yüzden sana verilen haritayı çok dikkatli incelemelisin.
- Son olarak bir örnek içerik olup olmadığını mutlaka kontrol etmek gerekiyor. En az brief kadar fayda sağlayan bir harita varsa o da kesinlikle örnek içerik!
Sözünü ettiğim maddelerin tamamı hem yazarlık hem editörlük için geçerli. Bu dört maddeye eksiksiz şekilde uymak gerekiyor. Ancak editör olduğunda bir örnek içerikle karşılaşmayacağın zamanlar oluyor çünkü o örneği yeni çıkarmak zorunda olabiliyorsun. Bu noktada ilk üç madde çok daha önemli hâle geliyor.
Editörlüğü yazarlıktan ayıran önemli noktalardan biri kendi hâkimiyetinin dışında çıkma zorunluluğu, bir diğer söylemle esneyebilme kabiliyeti. Bir içeriği yazarken tamamen kendi kararlarını verebilirsin. Hele ki projede yazdığın ilk içerikler onay aldıysa artık gideceğin yol çok daha belirginleşti demektir. Bunu editörlük için söyleyemebilmek pek mümkün değil. Ne kadar çok yazar varsa o kadar farklı ses var ancak senin yapman gereken onu markanın sesi hâline getirmek. Bu yüzden yazarların projeyle tanışma ve onu anlama süreci son derece meşakkatli.
İnsanlar çoğu zaman yeni bir marka gelmiş olsa dahi editörün neyi nasıl yapacağını bildiğini düşünür çünkü olması gereken budur. Fakat bunu yapabilmek için uzun bir zamana ihtiyaç var. Hem markayı tanımak hem yazarların tanımasına yardımcı olmak hem de markaya gidecek tüm içeriklerin tek bir kalemden çıkmış gibi görünmesini sağlamak gerekir. İşte bu, bence editörlüğü yazarlıktan ayıran en belirgin nokta.
Proje editörü olarak başladıktan kısa bir zaman sonra tam zamanlı bir editör olarak devam ettim. O ana dek deneyim kazandığım kısmın buz dağının görünen tarafı olduğunu fark etmem çok kısa sürdü! Tek bir projede çalışırken hızlıca tüm projelere dâhil olmam gerekiyordu ve bu yukarıda saydığım tüm prosedürün sayısız marka için geçerli olması demekti. İşleyen bir sisteme dâhil olduğunuzda akışı bozmamak için minimum sürede adaptasyon sağlamanız beklenir. Bunun ne kadar büyük bir efor olduğunu yaşamadan anlamak son derece zor.
Bölümü bitirirken editörlüğün bence en zor olan kısmına değinmek istiyorum. Bunu belki “birden fazla kişiye karşı sorumluluk” şeklinde ele alabilirim. Öncelikle birlikte çalıştığın ekibe karşı bir sorumluluğun var: Üzerine düşen işi tamamlayamazsan tüm ekip eksik kalan yerleri tamamlamak için ekstra efor sarf etmek zorunda kalır. Bu nadiren yaşandığında tolere edilebilir olsa da uzun vadede başkalarının emeği üzerinden yürütülen bir işe dönüşme ihtimali bulunur.
Bir diğer sorumluluk elbette markaya karşı olan sorumluluk. Belirli bir takvimde, formatta tamamlanması gereken içerikler var ve bu yapılamadığında markayla önemli çatışmalara yol açabiliyor.
Bir diğer sorumluluksa yazara karşı. Bence bu işin en zor kısımlarından biri çünkü birinin hakkını girme ihtimalinin en yoğun olduğu yer. İşin son derece öznel olması zorluğun temel nedeni diye düşünüyorum. Kendi düşüncelerinden, olmazsa olmazlarından arınarak yaklaşım gösterebilmek, kendi tonunu dışarıda bırakıp “Marka için uygun mu?” sorusunu doğru şekilde cevaplayabilmek gerekiyor.
Editörlük sürecimde benim en çok zorlandığım kısımlardan biri revize ve red kararını verme süreci olmuştu. Bir içeriğin ne zaman revize edilmesi gerektiği de aslında bir yönüyle öznellik barındırıyor. Özellikle metin kalitesiyle ilgili sorunlarda hangi durumda düzenleyip hangi durumda revize vermek gerektiğini iyi analiz etmek gerekiyor.
Revize ve redlerle bir insanın hayatında olumsuz duygulara neden olmak ve özellikle bunu haksız yere yapma ihtimali benim için önemli kaygı kaynaklarından biri oldu. İlk zamanlarda aldığım geri bildirimler de çoğunlukla “Çok fazla düzelti yapmak yerine revize istemelisin.” şeklindeydi. Zamanla bu dengeyi sağlamak ve düşünsel olarak da daha sağlıklı bir noktaya varmak mümkün fakat haksızlık etmediğinden emin olsan bile olumsuz duygulara yol açtığını bilmek insanı yoruyor. Örneğin revize sonrasında bu işi yapamadığını düşünüp ara vermek veya bırakmak isteyen yazarlarla karşılaştım…
Bir Adım İleriye: Content Lead Olma Sürecim
Birlikte çalıştığımız markaların sayısı günden güne artmaya devam etti ve hâlâ ediyor. Bu da kaçınılmaz olarak bazı değişimlerin yaşanmasına yol açıyor. Editör ekibinin büyümesi de elbette bu değişimlerin önemli bir çıktısı.
Tek bir markayla başladığım editörlük serüveni sayısız markaya ulaştı. Finanstan sağlığa, modadan turizme; blogdan kategoriye, üründen sosyal medya içeriklerine kadar akla gelebilecek her alanda ve türde içerikle karşılaştım. Editörlüğün en keyifli noktalarından biri bence tam olarak bu! Bambaşka konularda bilgi sahibi olmak, niş alanlarda uzmanlığını geliştirmek kaçılmaz! Ancak elbette sayıları her gün artmaya devam eden markalara yetişebilmek için ekibi de “sağlıklı şekilde” büyütebilmek gerekiyor.
İşte tam da bu gereklilik nedeniyle İçerikmatik’te benim için yeni bir süreç başladı. Bu süreç ekibe dâhil olan editörlerin hem markaları hem ekibi tanımasını, beklentileri anlamasını ve buna uygun şekilde ilerlemesini sağlamak için planlandı.
Yeni bir editörün ekibe katılması işlerin iyi yapıldığının ve dolayısıyla ekibin büyüdüğünün görülmesi açısından memnuniyet verici olsa da içerisinde önemli riskler barındıran bir durum. Örneğin ekip büyürken adaptasyonu sağlayamamak, projeleri doğru şekilde aktaramamak işin kalitesini düşürebilir. Content lead olarak bu süreci en verimli şekilde yürütmek ve birlikte inşa ettiğimiz kültürü sürdürülebilir hâle getirmek için maksimum sorumluluk üstlenmem gerekiyor.
Bu sürecin benim için kilit noktası sağlıklı bir iletişimle ilerleyebilme konusu oldu. Projeleri aktarmak, gidişat hakkında geri bildirimde bulunmak ve proje ile editör eşleşmesi yapmak bu rolün temel gereklilikleri. Bu da doğru kararları verebilmeyi sağlayan içgörüye sahip olmayı gerektiriyor.
Deneyimli ve deneyimsiz pek çok yetenekli editör arkadaşımla birlikte sayısız markaya içerik üretilmesini sağlıyoruz. Süreç; yazarla kurulan iletişim, revize ve ret kararlarını verme, marka hâkimiyeti, ekip içi iletişim ve mesleki gelişim gibi çok kritik alanlarla yakından ilişkili. Dolayısıyla hassasiyetle yürütülmesi gereken kırılgan bir yapıya sahip.
Geri bildirim almak editörlüğe başladığım günden itibaren benim için çok kıymetliydi çünkü bilginin temel kaynağı bu geri bildirimlerde yatıyor. Ancak yoğun şekilde geri bildirim almanın da yetersizlik duygusuna yol açabileceği deneyimledim. Bu nedenle hem yazar hem editör arkadaşlarıma geri bildirimde bulunurken aslında bunun çok doğal bir süreç olduğunu, başlangıçta çok daha yoğun olan bu geri bildirimlerin zamanla daha makul bir düzeye ineceğini vurgulamaya gayret ediyorum.
Uzaktan çalışma ortamında sağlıklı bir iletişim sağlayabilmek meşakkatli olabiliyor. Bunun temel nedeni yazılı iletişimin yüz yüze iletişimden çok daha yoğun olması ve dolayısıyla jest ve mimiklerden mahrum kalmamız. Özellikle yeni tanışan kişiler için bunun yoksunluğu hangi duygularla konuşulduğunun anlaşılmasını çok daha güç hâle getiriyor. Benim için bu sürecin en büyük zorluğu buydu çünkü adaptasyon sürecinde karşı karşıya kaldıkları yoğun geri bildirimler nedeniyle ekipten ayrılmak isteyenler oldu.
Bu iki açıdan hiç istemediğim bir sonuç: Birincisi karşımdaki insanda olumsuz duygular yaratmış olabileceğime yönelik kaygım ikincisi de yetenekli bir çalışanın kaybedilmesi. Elbette her zaman bu durumlardan biri söz konusu olacak diye bir gereklilik yok, kimi zaman gerçekten doğru bir eşleme olmayabiliyor. Ancak her hâlükârda süreci sağlıklı bir iletişimle, olumsuz duygulara neden olmadan yürütmek gerekiyor.
Liderlik sürecinin benim için yeni olan bazı tarafları oldu. Örneğin büyük resmi görme konusundaki faydası yadsınamaz. İçerik üretiminin stratejik yönleri; içerik konularının belirlenmesi, markayla iletişim, hedef belirleme, takvim oluşturulması, projeler için editör seçimi gibi konularda içgörü kazanma fırsatı elde ettim. Buradaki deneyimim yazar ve editör arkadaşlarımla bilgi paylaşımı sürecine de önemli katkılar sağladı.
Bana öyle geliyor ki işin bütününü görmek, nedenini ve nasılını idrak etmek yapılan işe karşı duyulan ilgiyi besliyor, işi daha anlamlı hâle getiriyor. Bu yalnızca para kazanmak için çalışmaktan çok daha tatmin edici bir şey. Çünkü sana, bunu neden yaptığın sorusunun cevabını veriyor. Yazdığın veya editlediğin bir içerikle okuyucuya ne katabileceğinin, markayı hedeflerine ulaştırmak için nasıl katkı sunabileceğinin…
Yazar, Editör ve Lider Olarak Gelişim İçin Önerilerim
Yazarlık, editörlük ve liderlik süreçlerimin bana kazandırdığı deneyimlere dayanarak naçizane önerilerde bulunarak bu yazıyı sonladıracağım. Bu önerileri farklı başlıklar altında kısa kısa ele alabilirim:
Dil ve Yazım Becerileri
Yazarlığın ve editörlüğün kilit noktası hiç şüphesiz dile hâkimiyet. Diller insanlarla birlikte yaşar, değişir. Var olan kuralları bilmek, yeni düzenlemeleri takip etmek son derece önemli. Bunu yaparken referansımız da her zaman Türk Dil Kurumu olmalı.
Şapkalı kelimeler kaldırıldı mı; “unvan” mı yoksa “ünvan” mı; “Alzheimer” mı “alzaymır” mı gibi sorunların cevabı için tek doğru adres TDK sözlük! Ancak sözlüğü kullanırken (https://sozluk.gov.tr/) yalnızca “Güncel Türkçe Sözlük” filtresini kullanma, bunun yanı sıra “Sözlükler” ve “Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü” kısımlarını da mutlaka işaretle. Böylelikle Güncel Türkçe Sözlüğü’nde bulamadığın bazı kelimeleri bulabilirsin. Örneğin kelime ararken Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü işaretli değilse “terapötik” kelimesini bulamazsın.
Dijital Araçlar
Teknolojik gelişmeleri takip etmemek seni olduğun yerde tutmaya bile yetmez, geride kalmana neden olur. Her geçen gün artan ve gelişen dijital araçları mutlaka öğrenmelisin. Bunlar anahtar kelime bulmak, yazım ve imla kontrolü yapmak, intihal denetlemek ve benzeri pek çok alanla ilgili olabilir. Dijital araçlar sayesinde hem kendini geliştirir hem daha hızlı üretim ve kontrol yaparsın.
Yaratıcı Yazarlık ve Eleştirel Düşünme
Yazarlığın gerektirdiği yetilerden biri de yaratıcı olabilmektir. Önüne çıkan içerikler her zaman ayrıntılı bir brief’le gelmez. Örneğin bazen mekân adı vermeden bir şehrin en güzel mekânlarını saymanı isteyebilirler. Çevrim içi veya yüz yüze kurslara, sohbetlere katılabilir, kendini bu alanda geliştirebilirsin. Eleştirel düşünme pratikleriyle kendi sınırlarını zorlamaya gayret edebilirsin.
Zaman Yönetimi, İlham ve Motivasyon
Hem yazarlığın hem editörlüğün üç olmazsa olmazı! Zamanı iyi kullanmak sana daha başarılı iş sonuçları ve daha fazla kazanç getirir. Pomodoro gibi farklı teknikleri araştırabilir, kendin için en uygun olanı bulabilirsin.
İlham ve motivasyon konusu elbette çok öznel. Ben bunu yapabilmek için genellikle kısa aralar vermeyi tercih ediyorum. Bu bana durup düşünmek ve başka bir açıdan bakmak için alan sağlıyor. Benzer şekilde çalışma alanımı değiştirmek, biraz hava almak gibi basit adımlar zaman kaybetmeden zihnimin açılmasını sağlayabiliyor.
Bir diğer yöntemim de çok hafif bir müzik eşliğinde çalışmak. Üniversiteden bir hocam doktora tezini yazarken sürekli Kerem Görsev dinlediğinden ve bunun verimliliğini artırdığından söz etmişti. O günden beri her yıl sonunda en çok dinlenen müzikler listemde birinciliği Bach alır. Onun yanında biraz Chris Isaak, biraz Frank Sinatra görürüm. Sen de zihnini açan, modunu yükselten bir müzikle çok daha verimli çalışabilirsin.
Kendini İzlemek ve Değerlendirmek
Bazen bir işi yaparken çok zaman harcıyor, yetiştiremiyor veya umduğun geri bildirimi alamıyor olabilirsin. Bu noktada kendini izlemek yapabileceğin en iyi şey! Ben neye ne kadar zaman harcadığımı anlamak istediğim bir süreçte bir müddet iş günlüğü tutmuştum. Bir işi başlarken ve o işi bitirdiğimde saatin kaç olduğunu not ettim. Günün sonunda o notları kontrol ettim ve hangi işte beni neyin oyaladığını tespit etmeye çalıştım. Birkaç hafta boyunca bunu düzenli şekilde sürdürdüm. Buradan elde ettiğim çıkarımlarla yeni bir strateji belirleyebildim ve beni oyalayan şeylerden yavaş yavaş uzaklaşabildim. Kendi kendinin müfettişi olmak uygulayabileceğin en iyi strateji. Unutma ki seni senden fazla tanıyabilecek kimse yok!
Buraya kadar anlattıklarımı toparlayacak olursam kendini tanımak ve sınırlarını, yeteneklerini anlayabilmek son derece önemli. Ancak bundan daha da önemli olan nokta bu yeteneklerini gösterme fırsatı bulabilmek. Kimse kimseyi uzaklardaki diyarlarda keşfetmiyor. Bu yüzden eğer bir şeyi elde etmek istiyorsan söylemeli, karşındakini ikna etmelisin. Deneyimin olmayabilir, bir noktada zaten hangimizin deneyimi vardı ki? Kendini tanıyorsan, yeteneklerinden eminsen denemekten korkma.
Ben de benden daha deneyimli olan insanlar da üst düzey yöneticiler de kısacası herkes defalarca olumsuz geri bildirimle karşılaştı. Benim burada olduğum süreçte çok iyi anladığım şey şu: Aldığım olumsuz geri bildirimlerin hiçbiri benim kişiliğimle ve yeteneklerimle alakalı değil. Bunu anladığında ve kendinden emin olduğunda kendini çok daha güvende hissediyorsun. Evet çok şey öğrendim ama öğreneceğim daha çok şey var!