Teslim tarihi hızla yaklaşan bir içerikle boğuşuyor ve yardım çığlıkları mı atmak istiyorsun? Hiç merak etme, yalnız değilsin. Yetişmesi gereken içerikler birçok yazarda stres kaynağı olur. Stres ise içeriğe odaklanmayı daha da zorlaştırarak ertelemeye yol açar. İyi haber! İçerik yetiştirme stresini silip atmak, gönül rahatlığıyla ve zihin berraklığıyla yazmak mümkün. Bunu nasıl yapacağınsa yazımızın derinliklerinde gizli. Hazırsan başlayalım!
İçerik Stresinin Kökeni: Neden Bu Kadar Zor Geliyor?
Her yazar içerik üretme sürecinde zaman zaman stres yaşar. Peki, bu stresi tetikleyen başlıca sebepler neler? Gel, birlikte bakalım:
- Teslim tarihi baskısı,
- Revize ya da ret alma endişesi,
- Başarısızlık ve eleştirilme korkusu,
- Yazar tıkanıklığı,
- Sürekli yaratıcı olma baskısı,
- Mükemmeliyetçilik,
- Planlama zorlukları,
- Rekabet,
- Maddi kaygılar.
İçerik üretirken tüm bu sebeplerle strese girmek oldukça anlaşılır. Bu stresi tamamen yok etmek yerine seni harekete geçirecek bir motivasyona dönüştürmek istersin, değil mi? Bu konuda neler yapabileceğini adım adım beraber inceleyelim.
Zaman Değil, Belirsizlik Yorar
Daha önce hiç nereden başlayacağını bilemediğin için üretim sürecini erteleyip strese girdiğin oldu mu? Hemen hemen hepimizin bir türlü başlayamadığı böyle yazıları olmuştur. Bu stresin sebebi genellikle zamanın daralmasından ziyade içeriğin zihnimizde netleşmemesidir. Neyse ki bunu çözmek bizim elimizde!
İşte yazım sürecine netlik kazandıracak bazı adımlar:
- Brief İnceleme: İçerik briefi bir yazar için pusula görevi görür. Genellikle konu, başlık, anahtar kelimeler gibi temel noktaları ve içerikle ilgili diğer notları içerir. Briefi baştan sona dikkatle incelediğinde içeriğin bitince nasıl görüneceğini hayal edebilir hâle gelirsin. Eğer hazır bir outline da varsa yazıyı nasıl kurgulayacağını da düşünmek zorunda kalmazsın. Beklentiyi anlayarak yazmaya başlar, revize ve ret riskini de düşürürsün.
- Hedef Kitle Analizi: Briefi inceledikten sonra sıra hedef kitle analizinde. Yazmaya başlamadan hitap ettiğin kitleyi zihninde netleştirmelisin. Onların sorunlarını, isteklerini ve beklentilerini iyi anlamalısın. Hedef kitle hakkında daha çok şey öğrenmek istersen “Hedefini 12’den Vurabilirsin! Tabii Hedef Kitlenin Kim Olduğunu ve Nasıl Belirlendiğini Bilirsen” ve “İçeriğinle Hedef Kitleni Harekete Geçirmenin 7 Yolu” yazılarımızı da inceleyebilirsin.
- Anahtar Kelime Haritalaması: İçeriğinde kullanman gereken anahtar kelimeler genellikle briefte sana verilir ve onları içeriğe dengeli şekilde dağıtman beklenir. Eğer anahtar kelimeler verilmediyse arama hacmi yüksek kelimeleri sen de belirleyebilirsin. Aynı konuda yazılmış içerikleri inceleyerek ya da hedef kitlenin arama niyetini analiz ederek hangi kelimeleri ya da kelime öbeklerini kullanacağına karar verebilirsin.
- İçerik Dili Analizi: Yazmaya başlamadan önce tonunu ve üslubunu belirlemen işini kolaylaştırır. Bunun için markanın örnek içerikleri varsa mutlaka incelemelisin. Dil sade mi yoksa süslü mü? Samimi bir ton mu var yoksa daha kurumsal bir yaklaşım mı benimsenmiş? Eğer örnek içeriği olmayan bir marka için yazıyorsan hiç endişelenme. Üslubu markanın kim olduğuna ve içeriğin türüne göre inşa edebilirsin. Bu konuda rehber niteliğindeki “İçerik Türlerine Göre Üslup Belirleme Rehberi” yazımız sana yardımcı olabilir.
İçeriği Parçala, Stresi Azalt: Mikro Planlama Gücü
Sıra bir başka stres kaynağı olan uzun formatlı içerikleri zamanında teslim etme baskısında. Çoğumuz uzun içeriklerde henüz klavyeye bile dokunmadan yazılmayı bekleyen binlerce kelimeyi düşünmeye başlarız. Düşünmeye ayırdığımız zaman arttıkça yazmaya başlamamız da zorlaşır. Bir iyi haber daha: İçeriklerimizi parçalara bölerek bu baskıyı kolayca yönetmemiz mümkün!
Diyelim ki 3000 kelimelik bir blog içeriği yazacağız ve outlineda 10 alt başlık var. Bu durumda giriş ve sonuç paragraflarını saymazsak her başlığımız ortalama 300 kelimeden oluşmalı. 3000 kelimeyi düşünüp karalar bağlamak yerine yalnızca 300 kelimelik alt başlıklara odaklanırsak tamamlanan her bölümden sonra “Bitiyor bu iş!” hissi bizi bulacaktır.
İçerikleri parçalara ayırarak yazmanı kolaylaştıracak bazı yöntemler şunlar:
- Outline Yazma: Biraz önce bahsettiğimiz gibi her başlığı bir mikro içerik gibi ayrı ayrı yazarsan işinin kolaylaştığını görebilirsin. Eğer elinde hazır bir outline varsa bu iş çok daha pratik hâle gelir, her başlık sırayla seni yönlendirir. Ama ya outline yoksa? İçeriğini bölümlere ayırarak sen de kendi mikro yol haritanı oluşturabilirsin. Outline hazırlamakla ilgili daha fazla bilgiye ihtiyaç duyuyorsan “Outline Nedir, Nasıl Hazırlanır? 3 Etkili Örnek” başlıklı yazımızı okuyabilirsin.
- Pomodoro Metodu: Pomodoro metodu küçük çalışma bloklarını kısa molaların izlediği bir çalışma tekniği. Genellikle 25 dakika odaklı çalışma ve 5 dakika mola biçiminde uygulanır. Sen de bu metodu her blokta bir alt başlığı tamamlayacak şekilde uygulayabilirsin. Böylece yazı gözünde çok büyümez ve molalarda bir şeyler içerek ya da biraz bedenini esneterek tazelenmiş olursun.
Bunlara ek olarak yazma sürecini kolaylaştıracak bazı destek araçlarından da faydalanabilirsin. Dijital içerik planlayıcılarını kullanabilir, takip tablosu ya da yazım günlüğü gibi yöntemlerle yazma alışkanlığını geliştirebilirsin.
İlham Gelmiyor Diye Yazmayı Erteleme: Rutinlerle Akışı Yarat
Ünlü yazar Stephen King “Yazma Sanatı” isimli eserinde her gün 2000 kelime yazdığını belirtiyor. Eminiz ki yazarın her gün bu kadar yazabilmesi onu sık sık ziyaret eden ilham perilerinin değil, yazma disiplininin marifeti. Aynı şekilde biz içerik yazarları da iyi metinleri kaleme almak için ilhamı beklememeli, bilgisayarımızın başına geçmeli ve yazmaya başlamalıyız. Her gün aynı istikrarı korumak için de bir yazma rutini oluşturmalıyız.
Yazma Rutini Oluşturmanın Faydaları
Yazma rutini oluşturmak:
- Erteleme alışkanlığının üstesinden gelmene ve planlı çalışabilmene katkı sağlar,
- Dikkatinin çabuk dağılmasını önler,
- Zamanla yaratıcılığını artırır, yazar tıkanıklığını aşmana yardım eder,
- Yazım kaliteni artırır ve tutarlı hâle getirir, hatta hızını artırır,
- Çalışma saatlerinin dışındaki zamanı daha keyifli ve rahat geçirmeni sağlar.
Kişisel Yazma Rutinini Nasıl Oluşturabilirsin?
Kişisel bir yazma rutini oluşturmak başlangıçta zor gelebilir ancak birkaç basit adımla bunu kolayca yapabilirsin:
- Mevcut yazma alışkanlıklarını inceleyerek en iyi yazdığın ortamı ve zaman dilimini belirle. Zaman aralığına net olarak karar vermek için birkaç hafta boyunca farklı saatlerde yazarak kendini gözlemleyebilirsin. Kim bilir, belki en iyi cümlelerin sabah kahveni yudumlarken gelir. Belki de gece herkes uyumaya hazırlanırken…
- Ulaşılabilir bir günlük hedef belirle ve hiç yazmak istemediğin günlerde bile bu hedefi yakalamaya çalış. Örneğin günlük 500 ile 1000 kelime arası bir yazma hedefi başlangıç için ideal olabilir.
- Haftalık ya da aylık projelerinin öncelik sırasına göre bir yazma takvimi oluştur. Böylece yazmak için masaya geçtiğinde o gün ne üzerine çalışacağını önceden biliyor olursun ve zaman kaybetmeden yazma aşamasına geçersin.
Hazır Şablonlar: İlham mı, Tuzak mı?
İçerik şablonları, diğer adıyla içerik template’ları, içerik yazmak için kullanılan hazır taslaklardır. Şablonlar daha hızlı yazmanı, içeriklerinde tutarlı olmanı ve ortaya standart sonuçlar çıkarmanı sağlayabilir. Kulağa hoş geliyor, değil mi? Ancak bir de madalyonun diğer yüzü var. Bulduğun şablonu olduğu gibi kullanman yaratıcılığını yansıtmana engel oluşturabilir.
Şablon kullanımının olumsuz yönlerini ortadan kaldırıp avantajlarından yararlanmak için onları kişiselleştirebilirsin. Bunun için:
- Şablonlara içeriklerini iyileştirecek bölümler ekleyebilirsin. Örneğin kullandığın ürün açıklaması içeriği şablonu, ürünün özelliklerini iki cümleyle açıklamanı öneriyorsa sen de fayda odaklı iki cümle ilave edebilirsin.
- Her şablon her içerik türü için uygun değildir. Örneğin bir blog içeriği yazıyorsan “Sıkça Sorulan Sorular (SSS)” bölümü hazırlaman gerekmeyebilir. Bu nedenle içeriğinin genel hatlarına uyumlu olmayan kısımları çıkarabilirsin.
- İçerik şablonları genelleştirilmiş iskeletler olduğundan içinde örnekler bulunmaz. Sen içerik yazarken mümkün olduğu kadar örnekler vermeye, hikâyeleştirmeye, istatistiklerden yararlanmaya özen gösterebilirsin.
- Hazır şablonlar seni aynı kelimeleri tekrar tekrar kullanmaya itebilir. Bu da benzer içerikler üretiyorsan tekrara düşmene yol açabilir. Bunun önüne geçmek için kendi kelime listelerini tutabilirsin. Örneğin “Call to Action (CTA)” bölümünde okuyucuları harekete geçireceğin 50 ifadeyi listeleyip her yazında bunlardan birini kullanabilirsin.
Kendini Mini Ödüllerle Motive Et
Özellikle yoğun çalıştığın dönemlerde motivasyonunun azaldığını ve yeterince konsantre olamadığını hissediyor olabilirsin. Basit bir yöntem gibi görünse de çalışma aralarında kendine vereceğin minik ödüller motivasyonunu yeniden yakalamana yardımcı olabilir. Tabii bunun için önce kısa vadeli hedefler belirlemeli ve hedefe ulaştığında alacağın ödülü netleştirmelisin.
Yazma sürecini keyifli bir oyuna dönüştürebilecek bazı ödül önerilerimiz şöyle:
- Uzun bir içeriği tamamladıktan sonra kahveni de alıp en sevdiğin dizinin bir bölümünü izleyebilirsin.
- Tek başına, arkadaşınla ya da evcil dostunla gün batımında yürüyüş yapabilirsin.
- Tatlı molası? Neden olmasın! Küçük bir parça çikolata bile modunu değiştirebilir.
- “1 saat içinde 500 kelime yazacağım.” gibi hedeflerini gerçekleştirdikten sonra sevdiğin bir sanatçının 3 şarkısını dinleyebilirsin.
- Sosyal medyada biraz zaman geçirebilirsin. Ama süreyi fazla uzatma, yoksa zaman su gibi akıp gider!
Bir önerimiz daha var: Seni motive eden, yaratıcılığını ateşleyen görseller, alıntılar, renkler ve fikirler kullanarak küçük bir ilham panosu hazırlayabilirsin. Yazarken duraksadığında veya enerjin düştüğünde panoya bakabilir, yeni şeyler ekleyebilir ve yaratıcı düşüncelerini canlandırabilirsin.
Yazarken Değil, Düzenlerken Mükemmeliyetçi Ol
Bir yazar için en büyük tuzaklardan biri içerik yazarken mükemmeliyetçi olmaktır. Öyle ki mükemmeliyetçilik teslim tarihlerinin kaçmasına, saatler süren çalışmanın sonunda ortaya hiçbir şey çıkmamasına ve bolca strese yol açabilir.
Ayrıca birçoğumuz mükemmeliyetçiliğe o kadar alışmışızdır ki bazen bunun normal olduğunu zannederiz. Eğer mükemmeliyetçi olup olmadığından emin değilsen şu alışkanlıkların sende olup olmadığına bakabilirsin:
- Yazdığın yazıların hiçbir zaman “yeterince iyi” olmadığına inanıyorsan,
- Aynı bölümü defalarca değiştirdiğin için çok yavaş yazıyorsan,
- Yazını birinin okuyacak olması düşüncesi seni strese sokuyorsa,
- Hatalarını dayanılmaz buluyor ve diğer yazarlara göre yetersiz olduğunu hissediyorsan,
- Yazarken keyifli hissetmiyor ve çok geriliyorsan sen de mükemmeliyetçi olabilirsin.
İşte bu noktada sana bir iyi bir kötü haberimiz var:
Kötü haber: Muhtemelen hiçbir zaman kusursuz içerikler yazamayacaksın. Çünkü kusursuz içerik diye bir şey yok!
İyi haber: Buna gerek de yok! Temel standartlara uygun, kaliteli ve anlaşılır bir metin ortaya çıkarman yeterli.
Mükemmeliyetçilikle başa çıkmana yardımcı olacak birkaç önerimiz de var:
- Yetenek sabit değildir, öğrendikçe ve pratik yaptıkça gelişir. Dolayısıyla yazmaya devam ettikçe her gün biraz daha iyi bir yazar olacaksın.
- İlk taslaklar her zaman biraz karışık ve hata dolu olur. Her düzeltme adımında içerik daha iyi hâle gelir. Bu nedenle ilk taslağı yazarken kendini özgür bırakmalı, detaylara takılmamalı ve kendine hata yapma hakkı vermelisin.
- Düzeltme adımındaysa mükemmeliyetçilik alışkanlığından biraz yardım alabilirsin. Titizlikle ilerleyerek ortaya son derece kaliteli metinler çıkarabilirsin. Düzenleme sürecine ayrı bir yaratım süreci olarak bakmanı sağlayacak “Editör Gibi Okumak: Kendi Metnine Dışarıdan Bakabilmek” isimli yazımız sana bu konuda yardımcı olabilir.
- Objektif geri bildirimler almak yazılarına uzaktan bakmanı ve eksikleri daha net belirlemeni sağlayabilir. Güçlü yönlerini öğrenmek yazarlık öz güvenine de katkıda bulunur.
“Yetişecek mi?” Endişesinden “Tamamlandı!” Gururuna
Sevgili yazar arkadaşım, yazımız boyunca içerik yetiştirme stresinden ve bu stresle başa çıkma yöntemlerinden bahsettik. Bahsettiğimiz yöntemleri uyguladığında içerik üretme süreci bir stres kaynağı olmaktan çıkacak, keyifli ve tatmin edici bir deneyime dönüşecek. Bundan emin olabilirsin.
Yazmaya başlamadan önce zihinsel prova yönteminden de yararlanmanı tavsiye ederiz. Bu yöntemi uygulamak için gözlerini kapatabilirsin. İçeriğinin tamamlandığını; editörler, marka ve okuyucular tarafından beğenildiğini zihninde canlandırabilirsin. Bu sayede zihnin artık tanıdığı başarı hissine ulaşmak için motive olabilir.
Sen de “Yetişecek mi?” endişesinden “Tamamlandı!” gururuna ulaşmaya hazırsan hemen aramıza katılmalısın!